Perşembe, Ocak 6

Günün Seçkisi #5 : Kitap - Tembel Ayaklanması


2007 yılında Kanat Atkaya bu kitap hakkında bir yazı yazdığında kesinlikle benlik bir kitap olduğunu anlamıştım. Ama kitaba yakışır bir kişilik olduğumdan üşenip almadım. Sonra bir arkadaşım sağolsun bana hediye etmişti. Tom Hodgkinson tarafından kaleme alınan Tembellik Ayaklanması: Yan Gelip Yatmanın Manifestosu, bugüne kadar kötülenmiş, hor görülmüş, ayıplanmış tembellik kavramının ne kadar ulvi bir olgu olduğunu anlatıyor. Tom Hodgkinson eski çağlardan bu yana kafamızda yer eden, "çalışmak iyidir yan gelip yatmak kötüdür" anlayışını çürütmek için elinden geleni yapmış. İyi ki de yapmış, biz tembellerin değerini anlayan biri ortaya çıkmış.  Gerçi Hodgkinson, tembelliği öven ilk yazar değil. Oscar Wilde ve Charles Baudelaire ile şair John Keats bu akımın ilk öncüleri ama bu alandaki en kapsamlı eser onukisi.Uyumanın güzelliğini, düş kurmanın değerini, molalarının faydasını anlatan Hodgkinson'un bu kitabı, Garfield Guide to Everything'ten sonra bana en çok ilham veren kitap oldu.

Kitap, özünde tembelliğe bir övgü olsa da çalışmaya değil, çalışkan görünmek uğruna dinip durmaya, kendi için değil başkaları için üretmeye karşı. Kitabın ana fikri "insan, gündelik yaşamla düşlerini bir arada tutabilir". Beni de ana fikrim aslında. Ama ne zaman kendimi tembel diye tanımlamasam, "hayır sen tembel değil çalışkansın, onca şeye yetişiyorsun" diyen bir sürü  insan var etrafımda. Ben de tekrarlıyorum hayatımı tembellik üzerine kurgulayarak tembellik yapmak için çalışıyorum. Tembel yaşamımı, gündüz hayallerimi sürdürürek de yapmam gerekenleri yapabiliyorum.

Hayatta en sinir olduğum söz "Erken kalkan çok yol alır"dır. Külliyen yalan. İnsanlığın bir sömürü imparatorluğuna dönüşmesinin altındaki ana fikirdir o. Bu sözden yola çıkılarak uyuma eğleminin boş zaman olarak görülmüş, uykularımızla birlikte düşlerimiz de çalınmıştır. Uyumak iyidir, yaratıcılığı, hayal gücünü artırır. Beyni vücudu, dinlendirir, seratonin filan salgılatır. Fazlası da zarar falan değildir. Uykusuzluktan ölen var ama uyumaktan ölen yok bildiğim kadarıyla. Bu nedenle, prensip olarak haftasonları 12'den önce gözümü açmam. Açarsam da uyumak için ne kadar çok zamanım olduğunun farkına varıp daha tatlı bir uykuya dalarım. Vücut saatim erken kalkmaya değil, beni gereksiz yere uyanmaktan alıkoymaya ayarlıdır. Uykundan arta kalan zamanımın ise azını çalışmaya, çoğunu aylaklık etmeye ayırırım. Bazı haftasonlarının bazen tümünü ama muhakkak bir gününü veya hafta içi bazı geceleri kendime ayırır kimseyle görüşmez canımın istediği saate uyur, kalkıp boş zaman geçiririm. Canımın istediği gibi okur, yazar, müzik dinlerim.  Evde kaldığım zamanlarımın çoğunu yan gelip yatmaya ayırırım. Uyumaktan, şekerleme yapmaktan keyif alırım. Buna rağmen birçok insandan daha fazla okumuş, daha fazla müzik dinlemiş, daha fazla yer ve etkinlik görmüşümdür. İddia ediyorum, sabahın köründe kalkıp koştur koştur görev bilinci ile bir yerlere gidenlerden pek çoğundan daha da fazla zevk alırım hayattan. Her işi son güne bırakır, ama bir şekilde o son günde yaparım. Yapmam gereken işleri haftalarca erteler, sonra bir günde 30 iş hallederim. İşte, gün içinde kendime ait anlar yaratır, arta kalan zamanlarımı hayal kurmaya adarım. Sigara içmememe rağmen sigara molasına çıkar, gerektiğinde başkasının 3 günde yapacağı raporu 2 saatte yaparım. Kimseyi ne iş ne de  dostluk yolunda yarı yolda bırakmadım, ama ne olursa olsun boş gezmekten, hiçbir şey yapmama lüksünden de feragat etmedim.

Hani bir reklam vardı ya "çocuk da yaparım kariyer de" diye işte ben de diyorum ki "tembellik de yaparım kariyer de". İyi tembeller zamanını keyifli kullanlardır. İşte bu yüzden Flaneur (kız olanının flaneuse olduğunu biliyorum ama bunun tınısı daha güzel) olmayı tercih ediyorum :)) Herkese iyi tembellikler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder